T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İSTANBUL / SULTANGAZİ - Mevlana Ortaokulu

Duyurular

Haz

Lake Mary Lisesi yaygın bir duruma dönüştüğünü düşündüğü için bu duruma karşı çıkıyor: Çocukları, o gün okula getirmeleri gereken şeyleri unuttuğunda (ki çocuklar genelde unutur) unutulan eşyaları okula getirip onları kurtaran ve bu durumun sonuçlarıyla çocuklarının yüzleşmesini istemeyen aileler.

Benzer bir durum, çocuğunun okuduğu okulda bir muhabirin de dikkatini çekti. "Oğlum başka bir okula gidiyor ve birçok velinin çocuklarının unuttuklarını okula getirdikleri görüyorum" diye anlatıyor muhabir. "Açık söylemek gerekirse, geçenlerde oğlumun odasında unuttuğu bir defteri okuduğu okula ben de götürdüm. Bu yüzden Lake Mary Lisesi'nin girişinde asılı olan yazı ve ardında yatan kural bana oldukça çarpıcı geldi. Müdürün gerekçesi, lisenin unutulan eşyalar için aldığı aşırı önlem ve velilerden beklenen "çocuğunu kurtarmama" politikası oldukça etkileyici."

Peki ama bu okul, velileri en küçük davranışlarına kadar yönetmeye mi çalışıyordu yoksa kesinlikle doğru bir şey mi yapıyordu? Pek çok yazar ve blog okuyucusu, uzun bir süre bir velinin unutulan eşyaları okula getirip getirmemesi fikrini tartıştılar. "Hatanın Hediyesi: En İyi Ebeveynler Çocuklarının Başarılı Olması İçin Kontrolü Bırakmayı Nasıl Öğreniyor?" kitabının yazarı Jessica Lahey, bir keresinde oğlunun unuttuğu ödevini, işe ondan geç gittiği halde nasıl okula götürmeyip masada bıraktığını anlatıyor:

"Nasıl bir ödevi sadece yapmanın yeterli olmadığını konuştuk oğlumla. Ödevi çantasına koymak ve okula götürmek onun göreviydi" diyor Lahey. Lahey'e göre bu oğlu için önemli bir dönüm noktası oldu: Sabahları okula giderken yanına alması gerekenleri ona hatırlatan bir liste yaptı ve bu liste hala buzdolabının üzerinde asılı duruyor.

Yazar Catherine Newman ise farklı bir açıdan yaklaşarak "Çocuklarımızı kurtarmayalım demek, onların bocalamasına izin verelim demek olmamalıdır" diyor. Bu, Lake Mary Lisesi'sinin yaklaşımı ile hiç de bağdaşmıyor. Newman'a göre okulun yaklaşımının dayanak noktası kulağa oldukça doğru geliyordu: Çocuklarınıza onların kendi eylemlerinin doğal sonuçlarını yaşamalarına izin vererek, kendileri için sorumluluk almayı öğretin.

"Fakat, geçenlerde yere bir miktar un döktüğümde, oğlumun aceleyle elinde süpürge ile içeri girişini ve onun doğasındaki iyiliği düşünüyorum. Sonra da böyle yapmak yerine onu şunu söylerken gözümde canlandırıyorum: 'Umarım bundan sonra daha dikkatli olursun'". Newman'ın önerdiği daha orta noktada bir şey: Bağımlılık değil, bağımsızlık değil, ama daha çok dayanışma gibi bir şey. Karşılıklı güveni kabullendiğimiz, işbirliğine güvendiğimiz ve cömertliği, şefkati ve yardımseverliği öğrettiğimiz bir dayanışma.

Bizim ailede durum biraz farklı. Unutulan bir malzemeyi götürebilmemiz ya da götürmeyi istememiz pek mümkün değil. (2 çalışan ebeveyn, 2 farklı okul, 1,5 saatlik bir mesafe). Bir isteği olduğunda bunu mesajla göndermesi için dört çocuktan sadece birinin telefonu var. Ama bir mucize gerçekleşirse, ki arada sırada oluyor bu, onlara yardım ediyoruz. Eğer unuttukları bir şeyi görebilirsek mutlaka onlara almalarını hatırlatıyoruz. Dayanışma önemli.

Çocuklarımız bazen başka ailelerin unutulan eşyaları okula getirmelerinin hiç de "adil" olmadığını söylüyor. Bence burada sormaya değer önemli bir soru var: Acaba her seferinde ailelerinin kurtardığı çocuklar mı daha avantajlı yoksa aileleri bunu yapmayan çocuklar mı?

Uygun olduğu sürece bunu yapmayacağını söylemek ve sonra da bir şekilde kendini bunu sıkça yaparken bulmak çok kolaydır. Tabii bizim ailedeki gibi şartlar neredeyse bunu asla mümkün kılmazsa. Açıkçası, unutulanı geri götürmeme veya çocuğunu kurtarmama politikasını ben sevdim ve memnuniyetle karşılıyorum. Ya siz?

 

Çeviri: Özlem Öztürk

 

 

 

 

 

 

Kaynak: https://www.ogretmensitemiz.com/egitim/sevgili-ebeveynler-cocugunuzun-evde-unuttugu-esyasini-okula-siz-h8282.htm

Haz

Meslek Liselerine Giriş Nasıl Olacak?

 

Öğrencilerin %12 si İmam Hatip, %40'ı da diğer meslek liselerini tercih etmekte. Bu okulları sınavsız olarak tercih edebilecekler.

 

Haz

Yoğun ve tempolu geçen bir eğitim öğretim yılının daha son günlerine yaklaşmış bulunmaktayız. Bütün bir yıl boyunca öğrencilerimizin akademik, sosyal ve bilişsel gelişimine katkı sağlayarak sürekli öğrenme imkanı tanıyan okul ortamından uzak üç aylık yaz tatili ebeveyn ve öğrencileri bekliyor.

Şüphesiz tüm çocuklar bu süre diliminde dinlenmeyi fazlasıyla hak ettiler. Ancak, öğrencilerin yıl boyunca kazandığı bilgi ve becerilerin gerilememesi başka bir ifadeyle öğrenilenlerin unutularak öğrenme kaybı yaşanmaması için yaz tatilinin planlanması şart.  Bu noktada eğitim kurumları farklı etkinlik ve aktiviteler ile içeriği zenginleştirilmiş yaz okulları ile öğrencilerin bu gereksinimine seçenek sunuyor. Tercih edilebilir.

Peki, farklı sebeplerden dolayı Yaz Okulu'na gidemeyen öğrenciler için neler yapılabilir? İlk etapta kesinlikle öğrencileri akademik içerikler içeren yayınlar (test kitapları, soru bankaları vb.) ile boğmamalıyız.  Test kitapları ve sınav odaklı hazırlık çalışmalarını "merkeze alan" bir tatil planı çocuğun okuldan ve tatilden soğumasından başka bir işe yaramaz.

Peki neler yapmalı?

  • Öğrencilerin öğrenme merakını canlı tutacak aktiviteler tercih ediniz, bu kazanıma hizmet eden ortamlar sağlayınız.
  • Okulların kapanması ile birlikte bir kitapçıya uğrayınız ve öğrencinizin tatil arkadaşlarını seçmesine olanak tanıyınız.
  • Öğrenme merakını ve ihtiyacını karşılayacak olan kaynak sadece kitaplar değil, bunu unutmayarak öğrencinize sergileri, atölyeleri ve müzeleri gezdiriniz.
  • Öğrencilerin en çok ihtiyaç duyduğu ortamlarından birisi de rezidans ve alışveriş merkezlerinin uzağında bir doğa. Öğrencinizi doğaya çıkarın, serbest bırakın, keşfetmesini ve öğrenmesini keyifle seyredin.
  • Okullar 21. Yüzyıl çocukları için, rutinlerinden sıyrılmış kendi içinde anlamlı ve eğlenceli bir uğraş olmalıdır efendim.  Bu bakış açısının tatile empoze edilmesi gerekiyor. Şüphesiz bu bakış açısının kazanımını sağlamak için anne ve babalara büyük iş düşüyor.

Özetle, yaz tatilinde çocuklarımızı kendi haline terk etmeyelim. Onların öğrenmelerini açık tutmada destek olan birer ebeveyn olmaya özen gösterelim.

 

Haz

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, teknoloji kavramına olan yaklaşımın yıldan yıla değiştiği ve buna bağlı olarak öğretim teknolojileri kavramına olan bakış açısının da şekillendiği görülmektedir. Öğretim teknolojileri kavramı üzerine yapılan ilk tanımlamalarda, öğretim teknolojileri ortam veya araç olarak belirtilmektedir (Reiser, 2007). Ancak günümüzde öğretim teknolojileri; öğrenmeyi kolaylaştıran her türlü kaynak ve süreçlerin, analizi, tasarlanması, geliştirilmesi, uygulanması, yönetilmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili kuram ve uygulamaları ortaya koyan bir uzmanlık alanı olarak görülmektedir.

AECT (Association for Educational Communications and Technology), 1963 yılında öğretim teknolojilerini, görsel işitsel iletişimler olarak adlandırarak ilk resmi tanımlamayı yapmıştır. Bu tanımda, öğretim teknolojileri, öğrenme sürecinin kontrolündeki mesajların tasarlanması ve kullanılması olan bir eğitsel kuram ve uygulama branşı olarak belirtmektedir. Bu tanımın birçok açıdan eksik kalmasına rağmen; ürün yerine süreci, materyal ve makine kavramları yerine mesaj ve medya kavramlarını ön plana alması, öğrenme ve iletişim kuramlarının bazı unsurlarını barındırması bakımından önemli olduğu anlaşılmaktadır (Januszewski ve Persichitte, 2008).

AECT'nin 1972 yılındaki tanımı ise görsel işitsel iletişimler yerine ilk kez eğitim teknolojileri kavramını kullanması, geniş çaplı öğrenme kaynaklarına, bireyselleştirilmiş öğrenmeye ve sistem yaklaşımının kullanımına vurgu yapması bakımından önemlidir (Januszewski ve Persichitte, 2008). Çünkü 1963 yılında yapılan tanımda öğrenme kaynaklarına yer verilmediği görülmektedir.

Yapılan bu iki tanımdan sonra ilk kez 1977 yılındaki AECT tanımında, tasarım, geliştirme, kullanım, yönetim ve değerlendirme gibi kavramlar bir tanımda yer almıştır. Bununla birlikte tanımda, eğitim teknolojileri alanındaki karmaşık kavram ve fikirlerin sistematik analizine dikkat çekilmiş, bu kavram ve fikirlerin birbirleriyle nasıl ilişkili olduğu gösterilmiş; alan, kuram veya uzmanlık olarak eğitim teknolojilerinin aynı şey üzerine farklı düşünme yolları olduğu belirtilmiştir (Januszewski ve Persichitte, 2008). 1994 yılında ise 1977 yılındaki tanıma herhangi bir eklememe yapılmamış, yapılan tanım sadeleştirilerek daha anlaşılır hale getirilmiştir. Öğretim teknolojilerinin, öğrenme süreçleri ve kaynaklarının tasarımı, geliştirilmesi, kullanımı, yönetimi ve değerlendirmesi ile ilgili kuram ve uygulamalar olduğu ortaya konulmuştur (Seels ve Richey, 1994).

2006 yılında ise AECT eğitim teknolojilerini; uygun teknolojik süreçleri ve kaynakları, yaratarak, kullanarak ve yöneterek, öğrenmeyi kolaylaştıran ve performansı iyileştiren çalışma ve etik uygulama olarak tanımlamıştır (Reiser, 2007). Yapılan bu tanım önceki tanımların aksine öğrenmeyi kolaylaştırma ve performansı iyileştirme amacını taşıması ve etik uygulamalara değinmesi bakımından önemlidir. Ancak tasarım, geliştirme ve değerlendirme basamaklarının tanıma dahil edilmemesi, tanımı yetersiz kılmıştır.

Sonuç olarak öğretim teknolojilerinin eğitim alanında önemli bir yere sahip olduğu, geçmişten günümüze bu kavramla ilgili yapılmış bütün tanımlamalardan da anlaşılmaktadır. Öğretim amaçlı ortam ve sistematik öğretim tasarımının kullanımı; öğretim tasarımı ve teknolojilerinin tanımlanmasında kilit rol oynamaktadır. Bu nedenle, öğretim teknolojilerini; öğrenmeyi kolaylaştıran her türlü kaynak ve sürecin analizi, tasarlanması, geliştirilmesi, uygulanması, yönetilmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili kuram ve uygulamaları ortaya koyan bir uzmanlık alanı olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak:https://egitimheryerde.net/bir-uzmanlik-alani-olarak-ogretim-teknolojileri/

Haz

Haz

Bakan Ziya Selçuk,"Türkiye'nin geleceği için çalışıyoruz"

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ortaöğretim sisteminde yapılacak değişiklerle Türkiye'nin geleceği için çalıştıklarını söyledi. Ders sayılarının azalmasıyla, öğrencilerin belli dersleri derinlemesine öğrenebildiğine dikkat çekti."Ortaöğretimle tek başına bir şeyi değiştirmeyi hedeflemiyoruz. Eğitim sisteminin bütünsel olarak nereye yolculuk ettiğini, öğrencilerimizin gençlerimizin siz bizi neye hazırlıyorsunuz sorusunun cevabına çalışıyoruz. Yani Türkiye'nin geleceğine çalışıyoruz". Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ortaöğretim sisteminde hayata geçirilecek değişikliklerin hedefini bu sözlerle açıkladı.

"Az sayıda ders derinlemesine öğrenilecek"

Bakan Selçuk, CNN TÜRK'te yayınlanan 5N1K programının yapımcısı Kenan Taş'a verdiği röportajda, "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı" olan PISA'nın en başarılı bulduğu ülkelerdeki sistemde ders sayısının 6-7 olduğuna dikkat çekti. "Yani gençler belli sayıda sınırlı dersleri daha derinlemesine alarak, o konuda daha fazla uzmanlaşarak eğitim görüyorlar. Bizim disiplinler üstü dediğimiz şekilde görüyorlar. Öğrencilerimizin hep küçük küçük çukurlar kazması yerine kuyu kazmasını önemseriz. Kuyu kazınca su çıkma ihtimali artıyor" dedi.

"Matematiğin zorunlu olma yılı 3'e çıkıyor"

Bakan Selçuk, matematiğin zorunlu ders olmaktan çıktığı iddialarını daha önce yalanlamıştı. "Matematik problemi yok, tartışma kültürü sorunumuz var" dedi ve sistemi bir kez daha şu sözlerle anlattı:

"Altını tekrar çiziyorum. 9 ve 10'da zorunlu. 11 ve 12'de seçmeli. Biz diyoruz ki matematik çok önemlidir. 9 ve 10 yetmez 11'de de zorunlu olsun. Biz 3'e çıkarıyoruz".

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmen alımlarının süreceği mesajını verdi. "Bizim böyle bir norm fazlası öğretmen problemimiz yok. Bizim daha fazla öğretmene ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

Haz

1) ZEKİ İNSANLAR İNATÇIDIR!

Zeki insanlar asla yılmazlar ve asla pes etmezler. Bildiklerinin arkasından ölüme kadar giderler ve sonuna kadar bildiklerini savunurlar. Gerekirse büyük bir kalabalığı karşılarına alabilirler.


2) ZEKİ İNSANLAR HEM CİDDİDİR HEMDE OYUN SEVERDİR!


İşlerine hem disiplinle hem de oyun oynar gibi yaklaşırlar. Yaptıkları işi çok ciddiye alırlar. Ancak aynı zamanda onu bir oyun gibi görerek ondan zevk almaya bakarlar. Hem gerçek dünya ile bağlarını koparmazlar hem de hayal dünyası içinde yaşarlar. Fantastik hayaller kurarlar ve çoğu buluş bu fantastik hayallerden çıkar.

3) ZEKİ İNSANLAR ÇOK DOĞAL DAVRANIRLAR!

Zeki insanlar oldukça doğal dururlar. Hem zekalarını belli ederler hem de çocukça hareket ederler. Bu yüzden gerçekten zeki olup olmadıkları sıklıkla sorgulanır. Hatta zeki insanların zeki oldukları toplum tarafından çok zor anlaşılır.


4) ZEKİ İNSANLARIN YÜKSEK ENERJİLERİ VARDIR!

Çok büyük bir fiziksel enerjiye sahiptirler. Fakat bu doğuştan gelen bir enerji değildir. Adapte olduğu konuyu tamamlama bilinci oldukça gelişmiştir. İrade ve kalp koordineli olarak bu enerjiyi karşılayarak zeki insanın istediğini tamamlamasına yardım eder.


5) ZEKİ İNSANLAR NAZİKTİRLER!

Zeki insanlar nezaket kurallarına uyarlar. İnsancıl yönleri fazladır ve karşısındakine değer verirler. Duyguları çok yoğundur. Zeki insanların mantıksal gelişimleri aynı zamanda duygusal gelişimlerini de etkilemiştir. Sanıldıkları gibi duygusuz insanlar değillerdir, hatta duyguları diğer insanlara oranla çok daha fazla derindir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  Kaynak: https://www.ogretmensitemiz.com/ilginc/zeki-insanlarin-sahip-oldugu-en-belirgin-5-ozellik-h8447.html

Haz

Yeni sistemle birlikte gelen değişiklikler:

1) Ders sayısı azalıyor. Eğitim-öğretim sürecinde öğrencilerin öğrendiklerini içselleştirmesi oldukça önemli. Bu amaçla lise öğreniminde ders sayısının azalmasına karar verildi. Ders sayısının azalmasıyla öğrencilerin omuzlarındaki yükün hafifletilmesi amaçlanıyor.

2) Liselere kariyer ofisleri geliyor. Kariyer ofislerinin amacı sanıyoruz ki öğrencilerin yeteneklerini ve neye yatkın olduklarını tespit etmek ve onlara ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda rehberlik etmek. Onların gelecekleri hakkında planlamalar yapmak. Nice yetenekli öğrenci yeterli rehberlik hizmeti göremediği için bu eğitim sistemi içinde yitip gitti. Umuyoruz ki kariyer ofisleri verimli ve etkili bir şekilde kullanılır ve öğrenciler ilgilerine ve yeteneklerine göre doğru bir şekilde yönlendirilir.

3) 12. sınıflarda ders saatleri azaltılacak ve destek çalışmaları gelecek. Yani başka bir deyişle 12. sınıf üniversiteye hazırlık sınıfı olacak.

4) Her öğrenci üniversitedeki gibi kendi istediği dersleri seçebilecek.

5) Bilindiği üzere ülkemizde yaparak yaşayarak öğrenmenin çok önemli bir yer tuttuğu yapılandırmacı anlayışla eğitim-öğretim faaliyetleri yürütülmekte. Eğitim sistemimizde yapılandırmacı anlayışın tam anlamıyla uygulanıp uygulanamadığı da tartışmalı bir konu. Yeni sistemle birlikte yaparak-yaşayarak (uygulayarak) öğrenmenin ağırlık kazanması hedefleniyor.

6) 12. sınıfta ilginç, yenilikçi derslerin programda yer alması bekleniyor.

7) Liselere gelen yeni sistemle birlikte öğrencinin her alandan ders alabilmesi hedefleniyor. Bu amaca yönelik olarak dengeli bir ders çizelgesi oluşturulacak.

8) Yapılan değişikliklerle birlikte proje sunumlarının, portfolyo hazırlıklarının olduğu yaşam becerileri etkinliklerinin ağırlık kazanması hedefleniyor.

9) Bilgi Kuramı zorunlu ders haline gelecek. Peki nedir bilgi kuramı dersi?

Bilgi kuramı terimi, bilginin ne olduğunu, bilgi olgusunun nasıl gerçekleştiğini inceleyen, bilginin özünü, kaynaklarını ve sınırını ele alan bir terim.

Bilgi Kuramı dersi, öğretmenlere ve öğrencilere bilmenin çeşitli yolları ve bilgi alanları hakkında eleştirel bir biçimde düşündürme fırsatı sunacak. Yani öğretmenler ve öğrenciler bu derste bilimin ve felsefenin ışığında bilgi olgusunu, bilginin özünü ve kaynaklarını ele alacak ve bu konular hakkında derinlemesine düşünme fırsatı bulacak.

Bu arada maddeler halinde sıraladığımız bu yeniliklerin 2020-2021 eğitim-öğretim yılından başlayarak lise programında yer alması bekleniyor.

Peki, bu yenilikler kulağa çok hoş geliyor ama biz bu yenilikleri hayata geçirebilecek miyiz? Bu yenilikleri hayata geçirebilmek için neler yapmalıyız?

Lise öğrenimindeki bu değişikliklerin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi öğretmenlerimizin niteliklerine bağlı. Bilindiği üzere eğitimin ana aktörü öğretmenlerimizdir. Onları güçlendirmedikçe bu sistemi hayata geçirmemiz zor. Hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerimizi süratle bu sürece adapte etmeliyiz.

Bu husustaki ikinci konu da öğretmenler arasındaki ayrım konusu. Öğretmenler arasındaki ücretli, sözleşmeli, kadrolu ayrımı ortadan kaldırılmalı. Aksi takdirde ne değişiklik yaparsak yapalım verim elde edemeyiz.

Değerli okurlar, her şeyin hızla değiştiği günümüz dünyasında eğitim sistemimizi de değişen şartlara ve çağımızın gereklerine uygun bir şekilde yapılandırmamız ve geliştirmemiz gerek. Bu yapılandırma ve geliştirme sürecinde sadece yetkililere değil toplumun bütün paydaşlarına görev düşmekte.

Yazımıza son verirken bir de matematik dersinin seçmeli ders olacağı iddiasına değinelim. Bu iddia Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve MEB yetkilileri tarafından kesin bir dille yalanlandı. Yani bu iddia doğru değil. Bir lise öğrencisi matematik dersi almadan bir üst sınıfa geçemeyecek. Her öğrenci matematik dersini almak zorunda.

 

Kaynak: egitimantolojisi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: https://www.ogretmensitemiz.com/egitimhaberleri/yenisistemlebirlikteliseleregelentumdegisikliklerh8496.html

Haz

Geçiş Sistemi kapsamında 1 Haziran 2019 tarihinde 2 oturumda düzenlenecek olan merkezi sınavda 8. sınıf öğretim programı esas alınacak. Sınav aynı gün içerisinde 2 bölüm halinde uygulanacak. Geçen yıl 1.367 lise sınavla öğrenci almıştı ve liselerin toplam kontenjanı da 127.420 olarak gerçekleşmişti. Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl sınavla öğrenci alan lise sayısı ile birlikte kontenjanı da arttırdı. Bu yıl lise sayısı 1.531 ve kontenjan 139.120 oldu. Geçtiğimiz yıla göre okul sayısı 164 ve kontenjan da 11.700 artmış oldu. Diğer taraftan, merkezi sınavla öğrenci alacak olan fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, mesleki ve Anadolu liselerinin Anadolu teknik programları ve özel program ve proje uygulayan ortaöğretim kurumları açıklandı. Buna göre 521 mesleki ve teknik okul 24.180, 330 imam hatip lisesi 28.230, 310 fen lisesi 34.590, 266 Anadolu lisesi 42.100 ve 90 sosyal bilimler lisesi için 9.420 kontenjan belirlendi.





Kaynak: https://www.ogretmenlersitesi.com/lgsdeliseturlerinegorekontenjanlaraciklandi/51796/

Haz

meb.k12.tr uzantılı kurum siteleri için kullanılacak tema seçeneklerine iki yeni tema eklenmiştir.

Haz

31 Mayıs - 20 Haziran 2019 tarihleri arasında “Karnemi Dolduruyorum Trafiğe Güvenle Çıkıyorum” sloganıyla “Trafik Karnem” isimli ödüllü bisiklet yarışması düzenleniyor. Emniyet ve Jandarma trafik görevlilerinden temin edeceğiniz veya www.trafik.gov.tr internet sitesinden ulaşabileceğiniz trafik karnelerinde belirtilen soruları seyahatiniz süresince doldurarak not verdiğiniz karneleriniz ile birlikte resimlerinizi çekerek #trafikkarnem hasthag’ini etiketleyerek @TrafikEGM Twitter adresine göndermenizi, son olarak "Yarışmacı Katılım Formu"nu eksiksiz doldurarak tamsosyalmedya@egm.gov.tr adresine e-posta göndermenizi bekliyoruz. Gönderilen fotoğraflar arasında en çok beğeni alan ilk 100 yarışmacıya bisiklet hediye edilecektir.






Kaynak:http://www.trafik.gov.tr/kurumlar/trafik.gov.tr/10Promo/Bisiklet_Yarismasi_2019/trafik_karne.pdf

Haz

Liselere sınavsız yerleştirme öğrencilerin ikamet adresleri, okul başarı puanı ve okula özürsüz devamsızlık yapılan gün sayısının azlığı kriterleri kapsamında gerçekleştirilecek. Bu 3 kriterde eşitlik söz konusu olması durumunda sırası ile 8, 7 ve 6. sınıflardaki yılsonu başarı puanı üstünlüklerine bakılacak. Ayrıca okul başarı puanının değerlendirilmesinde puan dilimleri kullanılmayacak ve hesaplanan okul başarı puanlarında virgülden sonraki 4 hane dikkate alınacak. Okul Kontenjanları Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığı, Liselere Geçiş Sınavı (LGS) kapsamında toplam 8 örnek soru kitapçığı yayınladı. Ayrıca sınav için hazırlanan sorularda 8. sınıf öğretim programları esas alınacak. Çoktan seçmeli 90 sorudan oluşan sınav 2 bölüm halinde ve aynı gün uygulanacak. Açıklanan kontenjanlar kapsamında fen liselerinde 2018 yılına göre okul sayısında herhangi bir değişiklik olmadı. Aynı zamanda Anadolu imam hatip liselerinde de sınavla öğrenci alan okulların toplam kontenjanında değişiklik yapılmadı. Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği protokolü olan Mesleki ve Teknik Anadolu liselerini proje okul kapsamına aldığı için bu okullara da sınavla öğrenci alınacak.  

Haz

Millî Eğitim Bakanlığı eğitimde yapay zeka uygulamalarını geliştirmek ve uygulamak üzere İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile iş birliği yaptı. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer ve İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca arasında İTÜ'de imzalanan iş birliği protokolü kapsamında, MEB bünyesinde gerçekleştirilecek öğrenme analitiği araçlarında yapay zeka kullanımı konusunda ortak çalışma yapılacak ve yapay zeka uygulamaları ile rehberlik hizmetlerinin kapsamı artırılacak. Yapay zeka ile öğrencilerin kariyer planlaması konusunda ortak çalışmaların yürütüleceği protokol kapsamında ayrıca ilk kez öğrencilerin kişisel gelişimlerini destekleyen bireyselleştirilmiş eğitim içerik ve ortamlarının oluşturulması hedeflenecek. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığının Eğitim Yönetim Bilgi Sisteminde ortak geliştirilecek yapay zeka uygulamaları kullanılacak. Böylece eğitim politikalarının oluşturulmasında yapay zeka teknolojisi de destek olarak kullanılabilecek. Ayrıca İTÜ, Millî Eğitim Bakanlığı personelinin yapay zeka konusunda eğitimine de destek olacak.




Kaynak:https://www.meb.gov.tr/meb-egitimde-yapay-zeka-uygulamalari-icin-itu-ile-el-sikisti/haber/18720/tr 

Haz

TÜM VELİLERİMİZE ÖNEMLE DUYURULUR.

BU SENE İÇİNDE KULLANILAN KİTAPLARIN GERİ DÖNÜŞÜME KAZANDIRILMASI İÇİN TÜM KİTAPLARIN POŞETLENEREK OKUL İDARESİNE TESLİM EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

KİTAPLARIMIZIN YENİLERİNİN BASILMASI İÇİN GERİ DÖNÜŞÜM ÇOK ÖNEMLİDİR.

BU KONUDA TÜM VELİLERİMİZİN HASSAS DAVRANMALARINI BEKLİYORUZ.

Haz

ağlık Bakanlığı’nın tüm ortaokul ve liselerde başlattığı “Sağlıkla ilgili fiziksel uygunluk karnesi”ne dair ilk sonuçlar Türkiye genelinde raporlaştırıldı. E-okul sistemine entegre edilen karne uygulamasındaki veriler, 10-14 yaş grubu erkek öğrencilerin yüzde 20.2’sinin fazla kilolu, yüzde 13’ünün şişman; kız öğrencilerin ise yüzde 19’unun fazla kilolu, yüzde 7.8’inin şişman olduğunu ortaya koydu. 15-18 yaş grubunda ise, erkek öğrencilerin yüzde 16.5’i fazla kilolu, yüzde 6.8’i şişman; kız öğrencilerin yüzde 13.5’i fazla kilolu, kız öğrencilerin yüzde 4.3’ü şişman bulundu

 

Sağlık Bakanlığı’nın tüm ortaokul ve liselerde başlattığı “Sağlıkla ilgili fiziksel uygunluk karnesi”ne dair ilk sonuçlar Türkiye genelinde raporlaştırıldı.

E-okul sistemine entegre edilen karne uygulamasındaki veriler, 10-14 yaş grubu erkek öğrencilerin yüzde 20.2’sinin fazla kilolu, yüzde 13’ünün şişman; kız öğrencilerin ise yüzde 19’unun fazla kilolu, yüzde 7.8’inin şişman olduğunu ortaya koydu. 15-18 yaş grubunda ise, erkek öğrencilerin yüzde 16.5’i fazla kilolu, yüzde 6.8’i şişman; kız öğrencilerin yüzde 13.5’i fazla kilolu, kız öğrencilerin yüzde 4.3’ü şişman bulundu.

Karne uygulaması “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2018-2023” kapsamında; toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini artırmak, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmasını teşvik etmek amacıyla başlatıldı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Sağlık Bakanlığı işbirliğinde yürütülen program ile yılda iki kez öğrencilerin sağlıklı fiziksel aktivite kapasiteleri ölçülüyor. Gelişmiş ülkelerde de uygulanan bu çalışmanın, orta ve uzun vadede öğrencilerinin gelişimlerinin izlenmesi ve fiziksel aktivitenin artırılması için faydalı olduğu değerlendiriliyor.

KARNE BİLGİLERİNE YALNIZCA ÖĞRENCİNİN AİLESİ ERİŞEBİLİYOR

Beden eğitimi ve spor dersi öğretmelerinin gözetimiyle yürütülen uygulamada, mekik, şınav, otur-uzan esneklik ölçümü, vücut ağırlığı ve boy uzunluğu ölçümü değerlendiriliyor. Referans değerlere göre yorumlanan sonuçlar ışığında fiziksel aktivitenin artırılması için bilgilendirme ve yönlendirmeler yapılıyor.

Sağlıkla İlgili Fiziksel Uygunluk Karnesi, ana karnedeki beden eğitimi ve spor ders notunu etkilemiyor. Çocuklara ait bu bilgiler tamamen gizli tutuluyor ve yalnızca her çocuğun kendi ailesine E-okul veri tabanından erişim sağlanıyor.

MEKİK, ŞINAV, ESNEKLİK SONUÇLARI

Mekik testi sonucuna göre; 10-14 yaş erkek ve kız öğrencilerin mekik testi ortalamaları yeterli. Yine 15-18 yaş erkek öğrenciler ile 15 yaş kız öğrencilerin ortalamaları yeterli iken, 16-18 yaş kız öğrencilerin mekik testi ortalamaları referans değerden düşük.

Şınav testi sonucuna göre; 10-13 yaş erkek öğrencilerin şınav testi ortalamaları yeterli. 14 yaş erkek öğrencilerin şınav testi ortalaması referans değere yakın.

10-11 yaş kız öğrencilerin şınav testi ortalamaları yeterli. 12-14 yaş kız öğrencilerin şınav testi ortalamaları referans değere yakın.

15 yaş erkek öğrencilerin şınav testi ortalamaları referans değere yakın.

17-18 yaş erkek öğrencilerin tüm yaş gruplarında şınav testi ortalamaları yeterli. 15-18 yaş kız öğrencilerin ise şınav testi ortalamaları referans değerin altında.

Otur-uzan esneklik testlerine göre 10-14 yaş kız öğrencilerin ortalamaları referans değerin altında.

15-18 yaş erkek öğrencilerin otur-uzan esneklik ortalamaları yeterli iken aynı yaş grubu kız öğrencilerin ortalamaları referansın altında.